1 Eylül 2012 Cumartesi

"Sufle": Kesişen Yaşamların Romanı


"Dünyanın merkezi bilim adamlarının dediği gibi dev bir demir küre değil, her evin mutfağı."

"Lilia, suflesinin ortası her çöktüğünde kendi yaşamını görüyordu sanki. Kendi yaşamında da ne kadar çabalarsa bir anda ruhunun ortası çöküveriyor, hayat etrafına yıkılıveriyordu. İniş çıkışları efsane sufleden farklı değildi. Ne zaman fazladan sevinecek olsa bir anda bir mutsuzluk gelip kapısını çalıveriyordu."

Bu satırlar Türk edebiyatının genç yazarlarından Aslı E. Perker’in son kitabı Sufle’ye ait. Kitap bugüne kadar 9 dile çevrildi, birçok ülkede satışa sunuldu.

"Kitap en iyi dostumuzdur” deriz hep. Aslı Perker bunu bize bir kere daha kanıtlıyor. Her satırında biraz kendinizi, dostlarınızı belki de birebir kendi yaşamınızı bulacağınız bir romandan daha yakın kim olabilir size?

Kitabın kahramanları Lillia, Ferda ve Marc. Üçü de farklı şehirlerde hatta farklı zaman dilimlerinde yaşıyorlar ama paylaşma tutkuları onları farklı zaman dilimlerinde buluşturuyor. Yaptıkları suflelerin yirmi dört buçuğuncu dakikalarında. Bu süre suflenin orta noktasının çöküp çökmediklerini anladıkları süre oluyor.

Üç karakterin kendi hükümranlığını ilan ettiği 3 mutfak, ortak bir lezzet ile bağlanıyor birbirlerine. Hiç tanışmayan, fiziksel olarak kesişmeyen hayatlar her birinin ağzında benzer tatlar bırakıyor ve her bir malzeme hayatlarında yeni bir keşfe dönüşüyor.

New York sakini, Lillia, Manhattan'daki 'hareketli' hayatından önce, Filipinlerde gerçek ismini, Manggagaway'i geride bırakmış ve kaderini kendi çizdiği bir hayatın kahramanı olmuştur.
"Meleklerin uğramadığı yer" olarak tanımladığı doğduğu bu yerde yıllarca "parmak ucunda" geçirdiği bir hayata adeta mahkûm olmuş ve sınırları belirlenmiş yaşamı evin mutfağı olmuştur.
Kocası Arnie, eşini ne kadar sevse de onu sadece mutfakta geçen bu yaşama esir ettiğinin farkında değildir.
Lillia işte bu mutfakta başarana kadar vazgeçmemeyi, denemeye devam etmeyi öğrenmiştir.

İstanbullu Ferda'nın
keşifleri ve rutinlerle beslenen hayatı ise annesinin kalça kırığının beraberinde hayal kırıklıklarına ayrılmıştır. Yine de Ferda insanın "hayal kırıklıkları üzerinden beklentilerinin ne olduğunu daha iyi kavrayacağına inanan biridir. Ve bir gün karşısına, onu diğer kahramanlara bağlayan bir kitap çıkacaktır: Sufle."

Paris’teki kahramanımız Marc
bir ömür süreceğine inanarak tutku ve aşkla bağlı olduğu hayat arkadaşını, sevgilisini belki de en değerlisini Clara’yı tam da dünyalarının merkezinde kaybetmiştir.

Ölümü yaşayan bu adam girdiği derin hüznün yolculuğunda yaşayarak hayatı keşfetmeye karar verecektir. Ve keşfe "mutfak"tan başlar. Tarifler ve isimlerini yeni yeni öğrendiği malzemeler oyuncakları olacaktır.
Lillia ve Ferda'nın mutfak geçmişine sahip olmadığından Marc'ın suflesi öncelikle hayatının içinde pişecek ve uzunca bir süre "çöküşün gözleminden sonra, hayatı yemeklerine kattığı malzemelerin yanında, buluştuğu damaklarla, özenle hazırlanmış sofralarda kıvam bulacaktır."

Üç şehir, üç mutfak, tek lezzet. "Yaratmak", "keşfetmek" ve "ölüm" başlığında tanışmadan kesişen üç insanın hikâyesi burada başlar.
Leziz yemekler ve keyifli okumalar dileriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder