4 Mayıs 2012 Cuma

Babasını Seven Kızların Özgüveni Daha Yüksek Oluyor

Babalarından övgü alan ve değer gören kız çocukları daha bağımsız, özgüveni yüksek kadınlar olarak yaşamlarını sürdürüyor.


Karşısında oturduğum psikiyatr, gözümün içine baka baka ‘Eğer gelecekte Nehir’in iyi bir evlilik yapmasını istiyorsanız, babasıyla arasının iyi olması için elinizden geleni yapın’ dedi. Bu cümleyi öyle vurgulu söyledi ki, kendimden şüphe duydum. Acaba baba-kız ilişkisine darbe vuracak bir portre mi çiziyorum diye düşündüm.
Son 6 yılı gözümün önünden bir film şeridi gibi geçirince derin bir nefes aldım. Bu konuda engelleyemediğim negatif sinyal yüklü birkaç duygusal patlamayı saymazsak gümüş bir madalya hak edecek kadar iyi bir grafik çizdiğimi iddia edebilirim. Ancak böyle alengirli, derin işleri sağlıklı yürütmek zor, dışarıdan konuşmak kolay. Sanıyorum herkes, ideal bir baba-kız ilişkisinin tek taraflı sağlanamayacağını biliyor.
Tam babalar ve kızları konusunu düşünürken telefonum çaldı. 10 yaşında bir kız annesi olan arkadaşımın canı fena halde sıkkındı. ‘Hayırdır’ demeye fırsat bile vermedi. Konuşmasına ‘Ben bu adamla ne yapacağım söyler misin?’ cümlesiyle başladığına göre hiç de iyi şeyler olmamıştı;
‘Melis, geçen hafta kuzeninin doğum günü nedeniyle babasına gitmedi. Bu hafta ne oldu dersin? Babası hafta sonu alacağını söyledi ama ne geldi ne de aradı. Anlayacağın kızım babası tarafından cezalandırıldı. Aslında arayıp aramaması benim umurumda bile değil. En azından yüz yüze gelip muhatap olmuyorum diye seviniyorum. Ama kızım babasını özlüyor. Bütün öfkem, kızım üzülecek diye. Ancak adama bir kafa atarsam rahatlayacağım.’
Vallahi içim daraldı. Kız haklı. Melis’in babasıyla arasının iyi olması için atmadığı takla kalmıyor. İki yıldır kendini yiyip bitirdi. Bir anne olarak elinden geleni yapıyor. Anlayacağınız, o da bizim kulüpten.
Bizim kulübün anneleri, ayrılma kararının sorumluluğuyla çocukların babalarıyla olan ilişkisinin sağlam temele oturması için ellerindeki tüm tuğlaları konması gereken yerlere yerleştiriyor. Mesela ben, Nehir, babasını her özlediğinde, her görmek istediğinde, gece demedim, gündüz demedim, müsait değilim demedim, götürdüm, getirdim, bekledim. Arkadaşım anlatınca ben de galeyana geldim. Artık benden de bu kadar.

SORUMLULUĞUNU BİLİR

Bundan sonra kızım ve babası ilişkilerinin hangi düzeyde ve nasıl yürüyeceğine kendileri karar verecek. Nehir, benimle çata çat kavga etmesini biliyorsa, hakkını arıyorsa, babası karşısında da aynı performansı göstermeli. Biliyorum ki, babası kızını üzecek bir adım atmaz. O da benim gibi kızının mutlu olması için Fizan’a gitmesi gerekiyorsa, gider. Zaten dünyanın anneden ibaret olmadığını gösteren baba değil midir?
Bence babalık, çocuğun dünyasında kendi yerini keşfetmeyle başlıyor. Bu yolculuğun keyif verici ve heyecanlı bir yolculuğa dönüşmesi için kızların babayla barışmaları kadar babaların da kızlarıyla barışması şart.
Boşanma oranlarının katlanarak arttığı günümüzde aynı evde yaşamak, aynı evde çocuk büyütmek lüks oldu. Çoğu baba, ayrı evde yaşamalarını öne sürerek çocuklarıyla ilişkilerinde ipe un seriyor. Çocuğuyla yeteri kadar ilgilenmeyen babalara Amerikan Maryland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmayı vicdanlarına sürecekleri merhemleri olmasın diye hatırlatmak istiyorum.
Çocuğuyla ilgili olan babaların çocukları, diğerlerine oranla çok daha az ‘problemli’ oluyor.

BOŞANMIŞ BABALAR

‘İlgilenelim ama nasıl? Yan yana geldiğimiz zaman kısıtlı’ gibi bir gerekçenin arkasına sığınmasınlar.
Bu araştırmanın en ilginç sonucu bu gerekçeyle hareket eden babaların iddiasını çürütüyor;
İlgili babanın çocuğu, çocukla aynı evde yaşamasa bile (burada boşanmadan söz ediyorum) aynı gelişimi gösteriyor. Önemli olan babanın çocuğu ne kadar sıklıkta gördüğü değil, çocukla ne sıklıkta iletişim içinde olduğu. Günlük aktivitelerinden bire bir haberi olan ve çocuğuyla günlük yaşamını paylaşan babaların çocukları okulda çok daha başarılı oluyor. Demek ki ilgilenmek için aynı evde yaşamak gerekmiyor.
   
 Nilüfer Kas /Hürriyet (t)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder