Yeni nesil evlilik fikrine eskiye kıyasla daha soğuk bakar oldu. Hem kız
hem de erkeklerin beklentilerinin değişmesiyle evlilik yaşı da oldukça
yukarılara çıktı. Düne kadar eş adayında zenginlik, ev-araba, iş-güç,
güzellik-yakışıklılık, mezuniyet vb. arayan ve bunun için de maddiyatçılıkla
suçlanan gençler, “eş adayının olmazsa olmazı” listesine şimdi
daha fazlasını ekledi. Mesela kızlar; “Beni taşısın”, “Her konuda bilgili
olsun”, “Karizmatik olsun ama maço değil, bana sadık olsun ama layt değil”,
“Elektrik alabileyim” diye düşünüyor. Erkeklerde de durum farklı değil. Kızlar
gibi açık açık söylemeseler bile erkeler de artık “kendilerini taşıyacak” bir
eş arıyor; hem tahsil hem de maddiyat anlamında. Ancak bir yandan ev işlerinden
anlayan bir yandan da çalışan, her şeye yeten ve yetişen bir eş beklentisi
delikanlıların işini zorlaştırıyor. Bir arada bulunması zor olan bu tarz
beklentiler gençlerin evlenme sürecini zorlaştırdığı gibi evlilik hayatını da
zora sokuyor. Zira eş adayından Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilecek fedakârlık
ve sorumluluk isteyen gencimiz, sıra kendine geldiğinde aynı performansı
sergileyemiyor. Kendisini taşıyacak bir eş arayan kız ve erkekler taşıma sırası
kendine geldiğinde su koyuveriyor.
ERKEKLER PRENSES, KIZLAR PRENS BEKLENTİSİNDE
ERKEKLER PRENSES, KIZLAR PRENS BEKLENTİSİNDE
Gençlerin anne babalarının evliliklerini gözlemledikçe onlardan daha farklı
bir birliktelik hayal ettiklerini belirten Psikolog Belkıs Ertürk bu durumu
şöyle izah ediyor: “İki taraf da yuvayı sahiplenecek, sorumluluğu paylaşacak ve
kendisini koruyacak romantik bir ilişki beklentisiyle evliliğe anlam yüklüyor.
Fakat bu beklenti sorumluluklar devreye girdiğinde özellikle söz-nişan gibi
toplumsal onaylar söz konusu olduğunda erkeklerin karar vermelerini
etkilemekte, ekonomik bir yük bineceği endişesiyle kaçınılmaktadır. Genç kızlar
ve erkekler evliliği ‘özgürlüğümü yaşayacağım bir hayat dilimi’ olarak
tanımlıyorlar. Fakat aileler devreye girdiğinde bu düşüncenin bir hayal
olduğunu, gerçeklerin daha farklı olduğunu dile getiriyorlar. Erkekler
zihinlerinde bir prenses kızlar ise bir prens beklentisi içerisindeler hala.
“EVLİLİK Mİ! AMAN BENDEN UZAK OLSUN!”
“EVLİLİK Mİ! AMAN BENDEN UZAK OLSUN!”
Modernleşmenin insanı mecbur ettiği tek tipleşmenin sonucu olarak genç, yoğun bir okul koşturmacası, üniversite macerası, iş bulma telaşı, erkeklerin askerliği gibi bir kısır döngüye girdi. Bu öyle bir mekanizma ki, sanki çarkın dışına çıkan kişi hayatını hiçbir şekilde idame ettiremeyecek veya toplum tarafından kabul göremeyecekmiş gibi bir sonuç çıktı. Dolayısıyla evlilik de sisteme feda edilen kurbanlar arasında yerini aldı.
Psikolog Ertürk günümüz gençliğinin evliliğe bakış açısının 15-20 yıl
öncesine göre oldukça değiştiğini vurgulayarak konu hakkında şunları söylüyor:
“Bu değişikliğin sebepleri arasında yaşam şartlarının farklılaşması, toplumsal
dokunun değişmesi, televizyon ve dizilerdeki aile hayatlarının ve aile içi
çatışmaların çok aleni hale gelmesini sayabiliriz. Toplumsal dokunun değişimi
özellikle büyük şehirlerde yaşayan gençlerin birbirlerine bakış açılarını
etkilemekte. Çatışmalara tanık olmaları da korku ve endişelerini
tetiklemektedir. Korku ve endişeleri yüzünden karar vermekte zorluk çekiyorlar
ve evlilik planlarını erteliyorlar. Yaşam şartlarının farklılaşmasıyla birlikte
ortalama evlilik yaşı genç kızlarda 25 genç erkeklerde 30 yaşlarında
görülmektedir.”
Ertelenen planlar sonuçta ilerleyen yaşları ve her şeyin daha da zorlaşmasını beraberinde getirmiş oluyor. En basiti, torun sahibi olacak yaşlarda anne ya da baba olunuyor.
Ertelenen planlar sonuçta ilerleyen yaşları ve her şeyin daha da zorlaşmasını beraberinde getirmiş oluyor. En basiti, torun sahibi olacak yaşlarda anne ya da baba olunuyor.
-alıntıdır-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder