23 Mayıs 2012 Çarşamba

GENÇLER EVLİLİKTEN Mİ KORKUYOR, SORUMLULUKTAN MI?



Yeni nesil evlilik fikrine eskiye kıyasla daha soğuk bakar oldu. Hem kız hem de erkeklerin beklentilerinin değişmesiyle evlilik yaşı da oldukça yukarılara çıktı. Düne kadar eş adayında zenginlik, ev-araba, iş-güç, güzellik-yakışıklılık, mezuniyet vb. arayan ve bunun için de maddiyatçılıkla suçlanan gençler, “eş adayının olmazsa olmazı” listesine şimdi daha fazlasını ekledi. Mesela kızlar; “Beni taşısın”, “Her konuda bilgili olsun”, “Karizmatik olsun ama maço değil, bana sadık olsun ama layt değil”, “Elektrik alabileyim” diye düşünüyor. Erkeklerde de durum farklı değil. Kızlar gibi açık açık söylemeseler bile erkeler de artık “kendilerini taşıyacak” bir eş arıyor; hem tahsil hem de maddiyat anlamında. Ancak bir yandan ev işlerinden anlayan bir yandan da çalışan, her şeye yeten ve yetişen bir eş beklentisi delikanlıların işini zorlaştırıyor. Bir arada bulunması zor olan bu tarz beklentiler gençlerin evlenme sürecini zorlaştırdığı gibi evlilik hayatını da zora sokuyor. Zira eş adayından Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilecek fedakârlık ve sorumluluk isteyen gencimiz, sıra kendine geldiğinde aynı performansı sergileyemiyor. Kendisini taşıyacak bir eş arayan kız ve erkekler taşıma sırası kendine geldiğinde su koyuveriyor.


ERKEKLER PRENSES, KIZLAR PRENS BEKLENTİSİNDE

Gençlerin anne babalarının evliliklerini gözlemledikçe onlardan daha farklı bir birliktelik hayal ettiklerini belirten Psikolog Belkıs Ertürk bu durumu şöyle izah ediyor: “İki taraf da yuvayı sahiplenecek, sorumluluğu paylaşacak ve kendisini koruyacak romantik bir ilişki beklentisiyle evliliğe anlam yüklüyor. Fakat bu beklenti sorumluluklar devreye girdiğinde özellikle söz-nişan gibi toplumsal onaylar söz konusu olduğunda erkeklerin karar vermelerini etkilemekte, ekonomik bir yük bineceği endişesiyle kaçınılmaktadır. Genç kızlar ve erkekler evliliği ‘özgürlüğümü yaşayacağım bir hayat dilimi’ olarak tanımlıyorlar. Fakat aileler devreye girdiğinde bu düşüncenin bir hayal olduğunu, gerçeklerin daha farklı olduğunu dile getiriyorlar. Erkekler zihinlerinde bir prenses kızlar ise bir prens beklentisi içerisindeler hala.


“EVLİLİK Mİ! AMAN BENDEN UZAK OLSUN!”
 
 Modernleşmenin insanı mecbur ettiği tek tipleşmenin sonucu olarak genç, yoğun bir okul koşturmacası, üniversite macerası, iş bulma telaşı, erkeklerin askerliği gibi bir kısır döngüye girdi. Bu öyle bir mekanizma ki, sanki çarkın dışına çıkan kişi hayatını hiçbir şekilde idame ettiremeyecek veya toplum tarafından kabul göremeyecekmiş gibi bir sonuç çıktı. Dolayısıyla evlilik de sisteme feda edilen kurbanlar arasında yerini aldı.  
Psikolog Ertürk günümüz gençliğinin evliliğe bakış açısının 15-20 yıl öncesine göre oldukça değiştiğini vurgulayarak konu hakkında şunları söylüyor: “Bu değişikliğin sebepleri arasında yaşam şartlarının farklılaşması, toplumsal dokunun değişmesi, televizyon ve dizilerdeki aile hayatlarının ve aile içi çatışmaların çok aleni hale gelmesini sayabiliriz. Toplumsal dokunun değişimi özellikle büyük şehirlerde yaşayan gençlerin birbirlerine bakış açılarını etkilemekte. Çatışmalara tanık olmaları da korku ve endişelerini tetiklemektedir. Korku ve endişeleri yüzünden karar vermekte zorluk çekiyorlar ve evlilik planlarını erteliyorlar. Yaşam şartlarının farklılaşmasıyla birlikte ortalama evlilik yaşı genç kızlarda 25 genç erkeklerde 30 yaşlarında görülmektedir.”
Ertelenen planlar sonuçta ilerleyen yaşları ve her şeyin daha da zorlaşmasını beraberinde getirmiş oluyor. En basiti, torun sahibi olacak yaşlarda anne ya da baba olunuyor.
-alıntıdır- 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder