Boşanmak çok zor alınabilen bir karar.
Yani öyle olmalı. Son
zamanlarda evcilik oyunu gibi başlayan ama “sıkıldım artık oynamıyorum”
şeklinde biten, çocuk oyunu zannedilen evliliklerin sayısı gün geçtikçe
artmış olsa bile, ki bunlar zaten başlı başına incelenmesi gereken
toplumsal vakalar, boşanmak zor bir karar.
Evlenirken aşk var,
sevgi var. İki gönül bir olunca, samanlık seyran olacak zannı var. Aynı
çatının altında, birbirlerine kavuştuklarında her şeyin düzeleceğine
olan inanç var. Dolayısıyla tahammül güçleri yüksek. Kapılarını
kapadıklarında ailelerin müdahaleleri dışarıda kalacak, ileride
bebeklerini de kucaklarına aldıklarında her şey tam olacak
zannediyorlar.
Ama boşanmak öyle değil. Zor, çok zor.
Öncelikle
çocukların psikolojisini hesaba katmak lazım. Çocuklar boşanmanın
travmasını yaşamasın diye bir ömür birbirlerine katlanan insan sayısı az
mı? Ya da boşanma sancılarını çocuklarına yaşatmamak uğruna daha
beterini yapıp, yavrularını kavga dövüş bir ortama mahkum eden anne
babalar?
Gelinini ya da damadını hiç benimsemediği halde, laf
boşanmaya gelince ortalığı ayağa kaldıran, boşanmış çocuğunu eve
almayacağını söyleyerek, onu ömür boyu mutsuz, hatta belki dayak
yediği, belki aldatılmanın ruhunu törpüleyen döngüsünün, tacizin,
şiddettin yer aldığı bir evliliğin içine hapseden büyüklere ne
demeli? Sanki bebekken canı yanmasın diye gözünün içine baktığı, ilk
adımlarını alkışladığı, ateşi çıkınca başında sabahladığı evladı,
evlendiğinde “evlat” olmaktan çıkıyor. “El alem ne der” baskısının bu
kadar yoğun hissedildiği bu toplumda “evlat” değil, kendisini rezil etme
potansiyeli yüksek olan bir tehdit oluyor evlendiğinde.
Hal
böyle olunca, çocuklarının psikolojisini düşün, “yuva yıkılmaz” diyen
anne babanın psikolojisini düşün, peki artık kendi evinin içinde nefes
bile alamayan, üstüne gelen duvarların içinde kendini esir hisseden
biçarenin psikolojisi ne olacak?
Hadi geçtim psikolojiyi, bir de
üstüne hayatın gerçekleri var. Varsa mallar nasıl paylaşılacak, iki
tarafa da lazım, araba kimde kalacak? Hadi paylaşılamayacak mal yok, eh
bu adam boşanınca nafaka ödemezse, bu ev nasıl dönecek? Adam nafakasını
kuruşu kuruşuna öderse ama bu defa de kadın çocukları babasına
göstermezse ne olacak?
Gördünüz mü, çoğu zaman güle oynaya, aşkla
sevgiyle kurulan yuvalar, kim bilir hangi sorular cevaplanamadığı için
sürüp gidiyor. Sevginin yerini tehditler, cevaplanmayan sorular almış
kaç evlilik, tam da burnumuzun dibinde kendi halinde devam ediyor.
Dün
gece çay içmeye gittiğiniz komşunuz, okul kapısında çocuğunuzu teslim
ettiğiniz öğretmen, fikrini sorup danıştığınız avukat, hatta bu hafta
sonu torunlarınızı ziyarete getirmedi diye söylendiğiniz evladınız….
Kimsenin kapısının ardında neler yaşadığını bilmiyoruz.
Bildiğim
tek bir şey var. Kimin ne dediği hiç mi hiç önemli değil. Kimsenin
kaderini belirleme lüksümüz yok hayatta. Söz konusu evladınız da
olabilir, kardeşiniz de, komşunuz da… Bize düşen, destek olmak. El
alem ne derse dersin.
Sevgiler
Yeşim Varol Şen
Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı
-Milliyet Gazetesi'nden alınmıştır-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder