26 Mayıs 2012 Cumartesi

Boşanma sancıları

Boşanmak çok zor alınabilen bir karar.
Yani öyle olmalı. Son zamanlarda evcilik oyunu gibi başlayan ama “sıkıldım artık oynamıyorum” şeklinde biten, çocuk oyunu zannedilen evliliklerin sayısı gün geçtikçe artmış olsa bile, ki bunlar zaten başlı başına incelenmesi  gereken toplumsal vakalar, boşanmak zor bir karar.
Evlenirken aşk var, sevgi var. İki gönül bir olunca, samanlık seyran olacak zannı var. Aynı çatının altında, birbirlerine kavuştuklarında her şeyin düzeleceğine olan inanç var. Dolayısıyla tahammül güçleri yüksek.  Kapılarını kapadıklarında ailelerin müdahaleleri dışarıda kalacak, ileride bebeklerini de kucaklarına aldıklarında her şey tam olacak zannediyorlar.
Ama boşanmak öyle değil. Zor, çok zor.
Öncelikle çocukların psikolojisini hesaba katmak lazım. Çocuklar boşanmanın travmasını yaşamasın diye bir ömür birbirlerine katlanan insan sayısı az mı?  Ya da boşanma sancılarını çocuklarına yaşatmamak uğruna daha beterini yapıp, yavrularını kavga dövüş bir ortama mahkum eden anne babalar?
Gelinini ya da damadını hiç benimsemediği halde, laf boşanmaya gelince ortalığı ayağa kaldıran, boşanmış çocuğunu eve almayacağını söyleyerek,  onu ömür boyu mutsuz, hatta belki dayak yediği, belki aldatılmanın ruhunu törpüleyen döngüsünün, tacizin, şiddettin  yer aldığı bir evliliğin içine hapseden büyüklere  ne demeli?  Sanki  bebekken canı yanmasın diye gözünün içine baktığı, ilk adımlarını alkışladığı, ateşi çıkınca başında sabahladığı evladı, evlendiğinde “evlat” olmaktan çıkıyor. “El alem ne der”  baskısının bu kadar yoğun hissedildiği bu toplumda “evlat” değil, kendisini rezil etme potansiyeli  yüksek olan bir tehdit oluyor  evlendiğinde.
Hal böyle olunca, çocuklarının psikolojisini düşün,  “yuva yıkılmaz” diyen anne babanın psikolojisini düşün, peki artık kendi evinin içinde nefes bile alamayan, üstüne gelen duvarların içinde kendini esir hisseden biçarenin psikolojisi ne olacak?
Hadi geçtim psikolojiyi, bir de üstüne hayatın gerçekleri var.  Varsa mallar nasıl paylaşılacak,  iki tarafa da lazım, araba kimde kalacak? Hadi paylaşılamayacak mal yok, eh bu adam boşanınca nafaka ödemezse, bu ev nasıl dönecek? Adam nafakasını kuruşu kuruşuna öderse ama bu defa de kadın çocukları babasına göstermezse ne olacak?
Gördünüz mü, çoğu zaman güle oynaya, aşkla sevgiyle kurulan yuvalar, kim bilir hangi sorular cevaplanamadığı için sürüp gidiyor. Sevginin yerini tehditler, cevaplanmayan sorular almış kaç evlilik, tam da burnumuzun dibinde kendi halinde devam ediyor.
Dün gece çay içmeye gittiğiniz komşunuz, okul kapısında çocuğunuzu teslim ettiğiniz öğretmen, fikrini sorup danıştığınız avukat, hatta bu hafta sonu torunlarınızı ziyarete getirmedi diye söylendiğiniz  evladınız….  Kimsenin kapısının ardında neler yaşadığını bilmiyoruz.
Bildiğim tek bir şey var. Kimin ne dediği hiç mi hiç önemli değil.  Kimsenin kaderini belirleme lüksümüz yok hayatta. Söz konusu evladınız da olabilir, kardeşiniz de, komşunuz da…  Bize düşen, destek olmak.   El alem ne derse dersin.

Sevgiler
Yeşim Varol  Şen
Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı
-Milliyet Gazetesi'nden alınmıştır-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder